‘Yangında İlk Kurtarılacak Şiirler’ Üzerine: 2 | Ali Celep Yazdı…

YAŞAR AKGÜL’ÜN ‘YANGINDA İLK KURTARILACAK ŞİİRLER’İ

(Bir Eleştirel Yaklaşım)

2

Yüklemli konuşma cümleleriyle şiir kurmak Yaşar Akgül’ün en bariz tekniklerinden biridir. Bu tekniği konuşma dilinin doğal akış mantığı içinde, şiirin kendine mahsus bilinen kalitelerinden ödün vermeden işlemesi onu iyi şairler katına çıkarıyor. Onun şiirleri hem rahat ve hızlı okunuyor hem de anlaşılır bir dizge içinde meramını sunuyor. Şiirde bu tip konuşmayı meramın içinde sembolik sözcükler kullandığı halde başarabiliyor. Bu sembolik sözcükler bireysel, ailevi ya da genel toplumsal yaşamın yasalarını absorbe etmeden, güncel gelişmelerin sessiz veya gürültülü seyrinden yola çıkılarak dizede yerini alabiliyor. Kısaca sembolik kullanım yan ve yerine anlam alanları açmadan doğrudan ve anlaşılır bir biçimde değer kazanmış oluyor. Böylece şiirin asıl görülmesi gerekli değerinden ödün vermeden gerçekleşen bir konuşmayı sessizce ve kulağı tırmalamadan dinleme imkânına kavuşmuş oluyoruz. Bu kanımca, istiaresiz konuşmanın imkânları ya da sınırları bahsinde ciddi bir kazanımı işaret ediyor.

‘bu ailenin fertleri arasında karayılan dolaşıyor / sofraları mühürlenmiş özleyişleri iğreti / halbuki çiçekleri dışarıya sarkmıştı / perdelerini fakirler için örterler zannederdim

bizim yağmurumuz yağmamıştı henüz / göğüslerine’

Şiirde bu tip konuşmanın rahatlığı olmakla birlikte insanın daha hünerli, daha rafine dizeler beklediği yerler de oluyor. Yaşar Akgül bu minvalde şiir için gerekli sözcük ekonomisini gözetme ilkesinden bazen ödün verir gibi oluyor. Sözgelimi yukarıdaki kesitte fazlalıklar ve ikili yüklemler sadece şiirin hızını yavaşlatmakla kalmıyor fakat aynı zamanda konuşma performansının düşmesine neden oluyor. Bu ağır aksak dizge onun hemen bütün şiirlerinde dikkat çekiyor: ‘fertleri arasında’ ‘örterler zannederdim’. Oysa Cahit Zarifoğlu duyarlılığına yaklaştığı bazı şiirlerinde Akgül’ü, konuşmanın boyunu kısaltmanın yanına eksiltili dil ekleyerek daha etkin bir retoriğe ulaşırken görebiliyoruz. Aşağıya aldığım kesit Akgül şiiri adına güzel bir performans:

‘alınyazıları serpildi / gaybın topraklarına / bir koli hesap defteri / uzayan ve kısalan / dar ve loş odalarda / dükkânlarda kasalarda / kaybolan ve bildirmeyen / vakti kavrayan ve tutan / bir güzel veda etmiş’

Bireysel ve toplumsal fazda ‘kendini kendi kalarak yaşama inisiyatifi’ni yitirmiş Türk insanının eleştirisi Yaşar Akgül şiirinin ana temidir. Bu tipik bir modern zamanlar eleştirisidir. Onun şiiri bir yanıyla geleneksel yaşamın koridorlarında nefes alırken öte yandan bu yaşam tarzının bugüne taşıdığı çelişkilerden beslenir. İki yaşam biçimi arasından doğan ‘arada kalmışlık psikolojisi’ onun şiirini dinamitleyen motifleri verir. Bu motiflerde öncekiyle sonraki arasında yapılan karşılaştırmalar dikkat çeker. Şu var ki Akgül şiiri bu mukayeseli tavırdan bir gerginlik üretmez. Dahası iki olgusal gerçekten ironi üretmenin bir şekilde yolunu bulur.

‘biz çocukken bu ülkede / kitaplarla yatılırdı / karanlığa şiirlerden / kalemlerden üretilmiş / kurşunlar atılırdı / şimdi çocuklar anneyi / üzümü ve buğdayı / tanımadan büyürler’

‘güller güller ve kürtaj / insan olma masrafları / çaydan ve sigaradan biçilmiş ömrüm gibi / böyle isyan mı olur kemikleri sayılan’

Sonraki yazımızda Yaşar Akgül şiirinin başka bir yönü üzerine düşünelim.

Başa dön tuşu
s5 login