Zehra’nın Mektubu | Nur Sultan Turhan

ZEHRA’NIN MEKTUBU

NUR SULTAN TURHAN

Zehra küçük bir kasabada ailesiyle birlikte yaşıyordu. Üniversite öğrencisi olan Zehra Edebiyat bölümü 2. Sınıf öğrencisiydi. Okulda başarılı bir öğrenci olan Zehra, sosyal etkinlikleriyle de tanınıyor, hocaları, arkadaşları nazarında da çok sevilen gözde öğrencilerden biriydi. Araştırmayı, kitap okumayı çok seviyordu. Üniversite hocaları Çanakkale zaferinin 100. Yıl dönümü münasebetiyle ilgili mektup yarışması olduğunu, başarılı öğrenciler olarak bu yarışmaya katılmalarının faydalı olacağını söylemişti. Ödül olarak Çanakkale gezisi ve çeşitli hediyelerin olacağını da sözlerine eklemişti. Zehra’da yarışmaya katılmak istediğini bildirmişti. Zehra’da Çanakkale savaşı ile ilgili bir mektup yazacağı için çok heyecanlanmış, araştırma ve hazırlık yapmaya başlamıştı.  Çanakkale geçilmez. Çanakkale ruhunu yaşamak ve yaşatmak gerekir. Zehra bu mektuba özen ve itina göstermek gerektiğini düşünmüştü. Zehra mektubu yazmaya başladığı zaman da Çanakkale Savaşı’nın yapıldığı yıllarda hayal etti. Mektubu yazmaya başladı. Mektubu yazmaya başladığında Zehra yatağında heyecandan yorgun, düşmüş ve uyuya kalmıştı.   Tatlı bir uykuya dalmıştı Zehra. Harika bir rüya görmüştü. Zehra’nın ağzından adeta inciler dökülüyordu.

     Birinci dünya savaşı esnasında Gelibolu yarımadasında Osmanlılar ve İtilaf devletleri arasında yapılan, tarihe adını altın harflerle yazdıran zafer, Çanakkale zaferi. Düşmanlar Osmanlı’nın başkenti olan İstanbul’u almak, boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya ile tarımsal ve askeri yolu açıp İttifak devletlerini zayıflatıp, Almanlar’ ı savaş dışı bırakmak için öncelikle Çanakkale boğazına savaş gemileriyle girmek istediler. Böylelikle İstanbul’u daha kolay elde edeceklerdi. Lakin başarısız olmuşlardır. İki taraf da çok ağır kayıplar vermişlerdi. Osmanlı ordusu Çanakkale Boğazında aylar süren kara ve deniz savaşları yapmışlardı. Çanakkale Savaşında 250.000’den fazla askerimiz şehit düşmüştür. Zehra Çanakkale ‘de gezerken kendisini savaşın ortasında bulmuş,  patlayan top ve tüfek sesleriyle irkilmişti. Birde ne görsün, yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçaladığını gördü. O sırada karşısında Seyit Ali onbaşıyı gördü. Seyit Ali 215 kilogramağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali ilk atışta Fransız zırhlısı Bouvet’e ağır hasarlar vermişti. Atılan mermi geminin batmasına sebep olmuştu. Zehra olanları hayranlıkla ve şaşkın bakışlarla seyrediyordu.

         Zehra Çanakkale’de gezerken saçı kınalı olan bir yiğit askerle karşılaşmıştı. Düşmanla cenk ediyordu. Yanına yaklaştı ve şöyle bir soru sordu. Bakar mısın? Senin saçın niye kınalı söyler misin? Kınalı Hasan şöyle cevap verdi:’ Anam benim vatana kurban olarak adadığı için saçımı kınalamış, dedi beni bırak da şu düşmanlara haddini bildireyim dedi. Zehra Kınalı Hasan’ın yanından ayrıldı. Yerde birçok yaralı ve ölüler vardı. Yardım etmek istedi. Zehra korkuya kapılmıştı. Gezerken Edincinki Mehmet Er’in yerde kolu sarkmış şekilde yattığını görür. Komutanım şu kolu kesin artık, kesinde diğer kolumla düşmanla çarpışayım der. Komutan bıçağı alarak sarkan kolu keser. Zehra bir de ne görsün, Edincikli Mehmet Er’i tutana aşk olsun. Cepheye doğru koşar, bire on, bire yüz şekilde düşmanlarla savaşır. Hiçbir kuvvet önünde duramıyordu. Sonra yere düşen askerin rengi soldu, halsiz düştü ve kelime-i şehadet getirerek şehit olmuştu. Zehra gözyaşlarıyla olanları seyrediyordu. Bu iman gücü olsa gerek, Çanakkale’ cephesinde maneviyat ruhunun dirilişi var dedi ve yoluna devam etti. Çanakkale’de Türk’ü, Kürdü, Arap’ı, Laz’ı, Azerisi bütün vatan evlatları kahramanca savaşıyordu. Bu kutsal vatanı müdafaa ediyorlardı. Beş yüz bin Filistinli ile cephede omuz omuza çarpışmıştı Osmanlı. Zehra kardeşlik bu olsa gerek diye geçirdi içinden.

            Zehra cephede gezerken bu defa düşmanla savaşan kınalı Ali’yi görüyor. Niye saçının kınalı olduğunu Ona da soruyor. Kınalı Ali’de :‘ Biz de üç işe kına yakılır. Gelinlik kıza, kurbanlık koça, Allah’a kurban olsun, askere giden yiğitlere vatana kurban olsun   ‘diye cevap veriyor. Zehra bu sözlerden çok etkileniyor ve yoluna devam ediyor. Mahşer yeri gibi kalabalıktı Çanakkale. Göz gözü görmüyordu. Her yer toz, duman içindeydi. Kıyamet kopmuştu sanki. Mücahitler kahramanca savaşıyor, vatanı kurtarmak için canlarını, kanlarını vatan uğruna feda ediyorlardı. Allah yolunda cihat ediyorlardı. Şehit olmak için kendilerini bu toprakların kara bağrına siper ediyorlardı. Çanakkale savaşı sırasında İstanbul ve Anadolu’da ki medreselerin çoğu kapanmış, eğitim büyük ölçüde durmuş, talebe sayısı azalmış, gençlerin çoğu askere alınmıştı. Çanakkale’de şehit düşen mektepli Mehmetçiklerin çoğu medrese talebesiydi. Bu açıdan Çanakkale Savaşı’na Medreseliler Savaşı da denmiştir. Arka arkaya yapılan savaşlar neticesinde öyle ağır kayıplar verildi ki köylerde mevtaların dini vecibelere uygun olarak gasil,  tekfin ve defin işlerini yapacak hoca bulunamaz olmuştur. Tekkeliler, tekke şeyhleri ve kahraman dervişler Çanakkale ‘de savaşarak destan yazmışlardır. Mevlevi alaylarının kahramanlıkları da efsane olmuştur.

     Zehra bir medreseli ve Nakşi tarikatine mensup olan Abdullah Dağistani ile karşılaşıyor. Yiğitçe savaşıyordu. Yoğun bir taarruza maruz kalmıştı. Uzak mesafeden ipliği vurabilecek usta bir nişancıydı. Bir mermi kalbine doğru saplanmıştı. Yere yığılmıştı Abdullah.22 yaşındaydı. Çanakkale Savaşından nasıl kurtulduğunu hatırladı Zehra.  Abdullah: ‘ Yerdeyken Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in bana doğru geldiğini gördüm. Ruhumun her hücremden nasıl çıktığını gördüm, hissettim. Vücudumdaki her hücrenin nasıl zikir halinde olduğunu gördüm. Ölümün çeşitli vaziyetleri gözlerimin önüne film şeridi gibi getirildi. Kur’an ayetinin sırrını, hakikatini anlamamı sağladı. ‘Biz Allah’a aitiz ve elbette Ona döneceğiz’ derler. (2156)Bu deneyim ölümün sırrını bana idrak ettirdi. Manen perde kalktığı zaman, savaş meydanında ölü halimi ve yaralılara bakan doktorları fark ettim. Onlardan biri beni gösteriyordu ,’ işte orada yaşayan biri var’ dedi. Konuşacak takatim, hareket etmeye dermanım yoktu. Yedi gündür vücudumun savaş alanında olduğunu hissetim. Beni askeri hastaneye götürdüler ve iyileşinceye kadar tedavi ettiler. Sonra terhis oldum, köyüme gönderildim’ diye nakletmişti. Zehra Çanakkale cephesinde savaşan adını, sayısını hatırlayamadığı nice yiğit kahramanlarla karşılaşmıştı. Her birine hayran kalmıştı. Topla, tüfekle her bir asker cephede düşmanla cenk ediyordu. Zehra’ Allah vatanımızı düşman işgalinden korusun, Allah bu vatan uğruna cihad edip,  cephede savaşarak şehit düşen Mehmetçiklerimize de gani gani rahmet eylesin ‘ diye Allah’a dua etmişti. Zehra heyecanla uykudan uyanmıştı. Zehra rüyasında adeta Çanakkale Zaferini yaşamış gibi oldu.

Çanakkale’de 19. Tümen ordu komutanı Mustafa Kemal Atatürk’te Koca çimen ‘de Conkbayır’ da savaştı. Cephanesi biten askerlere:’ Süngü tak emrini verin dedi. Sonra da Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir’ dedi. Mustafa Kemal sonra Anafartalar grup komutanlığına atanmıştı. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyor, Akif’in dediği gibi:’ Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi’ diye şehitlerin kanıyla, bu vatan Tevhid inancıyla vatan kurtulmuştu.  Zehra itinayla yazdığı mektubunu yarışmaya göndermişti. Zehra heyecan içinde sonuçları beklemeye başlamıştı.  Sonuçlar on beş gün sonra açıklanmıştı.  Zehra mektup yarışmasında değerlendirmeler sonucunda birinci olmuş, ödül olarak da Çanakkale Gezisine gitmişti. Arkadaşları ve hocası Zehra’yı tebrik etmişlerdi, Zehra adına çok gurur duymuşlardı. Zehra çok duygulanmıştı. Sınıfta arkadaşları ve hocasının isteği üzerine gür ve güzel sesiyle mektubunu okumuştu ve mektubu çok beğenilmişti.   Sınıfta ardı arkası kesilmeyen alkışlarla, duygu yüklü mektubunu akan gözyaşlarıyla Zehra Mehmet Akif Ersoy’un ‘ORDUNUN DUASI ‘ isimli şiiriyle noktalamıştı.

Yılmam ölümden, yaradan, askerim                    Millet için etti mi ordum sefer

Orduma ‘Gazi’ dedi Peygamber’im                      Kükremiş aslan kesilir her nefer

Bir dileğim var ölürüm isterim                              Döktüğü kandan göğe vursun zafer

Yurduma tek düşman ayak basmasın                 Toprağa bir damlası boşa akmasın

Âmin desin hep birden yiğitler                              Âmin desin hep birden yiğitler

Allahu Ekber gökten şehitler                                 Allahu Ekber gökten şehitler

Âmin! Âmin! Allahu Ekber                                     Âmin! Âmin! Allahu Ekber

Türk eriyiz silsilemiz kahraman                            Ey ulu Peygamberimiz nerdesin

Müslümanız Hakk’a tapan müslüman                  Dinle minaremde öten gür sesin

Putları Allah tanıyanlar, aman                              Gel bana yar ol ki cihan titresin

Mescidimin boynuna çan asmasın                       Kimse dönüp süngüme yan bakmasın

Âmin desin hep birden yiğitler                               Âmin desin hep birden yiğitler

Allahu Ekber gökten şehitler                                  Allahu Ekber gökten yiğitler

Âmin! Âmin! Allahu Ekber                                      Âmin! Âmin! Allahu Ekber                                 

(Newsfindy)

Başa dön tuşu
hot slots game