Katran karası akıyor, ‘Marmara’nın zehri ‘Nilüfer’den

Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj görüntüleri endişe yaratırken, yaşanan çevre felaketinin nedenlerine bir türlü çare bulunamıyor. Evsel ve sanayi atıklarının dereler üzerinden arıtılmadan deşarj edilmesi, Marmara Denizi’nde müsilaj felaketine neden olurken, birçok fabrikanın yönetmelik ve mevzuatlara rağmen enerji maliyetlerinden dolayı arıtma sistemlerini çalıştırmadığı öne sürülüyor. Öte yandan yıllardır Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj felaketinin nedenleri arasında gösterilen Nilüfer Çayı’ndaki durum ise yürekleri burkmaya devam ediyor. Bursa’nın ‘Ergenesi’ haline gelen Nilüfer Çayı, kapkara haliyle Susurluk Çayı ile birleşerek, Karacabey’den Marmara Denize dökülüyor. Birçok çiftçinin kimyasal atık kanalı haline gelen Nilüfer’den su çekerek tarlalarını suladığı da biliniyor.
Prof. Dr. Öztürk: “Kirliliği önlemek içinde yaklaşık 10 milyar dolarlık yatırım yapmak gerekir.”
ARTIK KANALİZASYON
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eski Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara havzasındaki yaklaşık 180 adet dere, çay ve akarsuya, deşarjların hassas alan sınır değerlerini sağlayacak şekilde yapılması gerektiğinin altını çizerken, şu bilgileri veriyor: “Havzadaki tüm tarım alanları, hayvancılık ve benzerleri iyi tarım ve hayvancılık uygulamasına geçmeli. Bunlar yapılırsa Marmara Denizi kurutulur. Marmara Havzasındaki en büyük kirleticilerden biri ise Nilüfer Çayı. Atık su kanalına dönüşen Nilüfer Çayında balıklar, su kuşları ve bitkiler yok olmuş durumda. Nilüfer Çayı, evsel ve endüstriyel atık su ile adeta kanalizasyona dönmüş durumda.”
HİDROJEN SÜLFÜR RİSKİ
Müsilajın hastalık yapıcı mikroorganizmalar barındırdığını da sözlerine ekleyeni Prof. Dr. Öztürk, “Bu yüzden müsilajlı sularda yüzülmez. Müsilajın oluştuğu yerlerde deniz suyunun asidik olması kuvvetle muhtemeldir. Vakit kaybetmeksizin, ön arıtmalı derin deniz deşarjına son verilip, ileri kademe biyolojik arıtma yapılmalı. Biyolojik arıtmalar, ileri kademe biyolojik arıtmaya dönüştürülmeli. Marmara denizinde gerekli önlemler acil uygulama konmazsa Marmara Denizi bir kaç yıl sonra lağım kokan, çürük yumurta kokan, havasız ve oksijensiz eski Haliç’e dönüşebilir. Marmara denizi eski Haliç’e dönüşürse 27 milyon insan, çok tehlikeli ve ölümcül hidrojen sülfür solumaya başlar ve havzada yaşanmaz hava oluşur” diye konuştu.
YÜZDE 70’İ ARITMIYOR
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı da, Marmara Bölgesi’ndeki dere yataklarının neden olduğu kirlilik yüküne dikkat çekerken, “Marmara Denizi, 30 milyonu aşan nüfusun kirlilik yükünü kaldırması için ileri biyolojik arıtma sistemlerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Marmara Bölgesinde evsel atıkların yüzde 51’i arıtılırken, fabrikaların yüzde 70’i atıklarını arıtmadan derelere boca ediyor günahsız değil” dedi.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici: “Marmara Denizi’nde dip taramaları yapılarak, atıkların eksiksiz şekilde arıtılması gerekir. Gerekli önlemler alınmazsa Nisan ayından sonra 2021’den daha kötü bir tablo görürürüz.”
BERBAT DURUMDA
Habip Göbelez (Bursa Su Kollektifi Sözcüsü)
“Nilüfer zift şeklinde akmaya, Marmara’yı kirletmeye devam ediyor. Yeşil Çevre Atık Su Arıtma Tesisinin deşarj noktasındaki arıtılmış su bile çok kirli. Nilüfer Çayı’nın kollarından Deliçay’da tablo farksız. Su kaynağı Bursa’yı katettikten sonra Susurluk Çayı ile birleşip, Kocaçay adını alarak Karacabey Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne dökülüyor. Susurluk Çayı tarım ve hayvancılık yükünden, Nilüfer de sanayi atıklarından dolayı maalesef berbat durumda. Uludağ’dan kopup gelen tertemiz kaynak Doğancı Barajında biriktiriliyor. Kirlenme ise Uludağ’daki oteller bölgesindeki evsel atıklarla başlayıp, Barakfakih, Uludağ ve Kestel OSB’lerde doruğa çıkıyor.”
[email protected]
Kaynak: Web Özel