Sezai Karakoç ve İslam’ın Dirilişi – Düşünce

“Müslüman, İslam’ı öyle sağ, diri ve canlı yaşa ki; seni öldürmeye gelen sende dirilsin.”

Bu güzel söz, Üstat Sezai Karakoç’un “İslam’ın Dirilişi” isimli eserinde yer alıyor. Çünkü çağa söyleyecek sözü olan, bugün de yarın da sadece İslam’dır. 1400 yıl önce inen vahiy, hâlâ diridir ve dirilticidir.

Evet, bugün sizlerle paylaşmak istediğim kitap, Yusuf Kaplan’ın tavsiye ettiği “Yüz Temel Kitap” listesinin ilk sırasında yer alıyor. Muhakkak okunması açısından altını çizmiş olalım. Sezai Karakoç bizlere bu kitapla, 1967 yılından sesleniyor; “Gözümüzü açalım” diye… Benim elimde 2022 yılında yayımlanmış olan, eserin 50. baskısı bulunuyor. Kitapla ilgili dikkat çeken bir başka ayrıntıysa ilk sayfalarda belirtilmiş:

“Bu eser, Nisan 1966 ile Mart 1967 tarihleri arasında Diriliş dergisinde başyazı olarak yayımlanmış metinlerden oluşuyor.”

Toplamda sadece 69 sayfa. Ancak bu sayfa sayısı sizi yanıltmasın; zira kitap, boş laf kalabalığıyla değil, her satırıyla heybenize koyacağınız fikirlerle dolu. Üzerine düşünmeyi, değerlendirmeyi ve yeniden okumayı gerektiren bir eser. Eğer bu kitabı okumaya karar verdiyseniz, mutlaka yanınıza bir not defteri almanızı tavsiye ederim.

Kitap, iki ana başlık altında on üç alt bölümden oluşuyor: “İslam’ın Dirilişi ve İslam’ın Çağrısı”
Bu eser, Sezai Karakoç’un yazdığı üçlemenin ilk kitabıdır. Diğer kitaplar ise Ruhun Dirilişi ve İnsanlığın Dirilişidir. Karakoç’a göre, İslam’ın dirilişi, ruhun dirilişine; ruhun dirilişi ise insanlığın dirilişine kapı aralayacaktır.

Yazar, kitabında özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında İslam coğrafyasında yaşanan kimlik kaybına ve bunun sonucunda oluşan manevi boşluğa dikkat çeker. Bu hesaplaşmaya, Avrupa’nın, Asya’nın, Afrika’nın ve İslam ülkelerinin durumunu analiz ederek başlar. Karakoç, dirilişin her şeyden önce düşüncede, inançta, edebiyatta, sanatta ve aksiyonda başlaması gerektiğini vurgular.

Kitabın ikinci bölümü olan “İslam’ın Çağrısı” ise insan kavramını merkeze alır. Ardından, çağrısını sırayla Müslüman’a, Yahudi’ye, Hıristiyan’a, Doğululara, Afrikalılara ve son olarak da din ve Tanrı tanımazlara yöneltir. Her bölümde, insanın hakiki anlamda Müslüman olma yolculuğuna davet vardır. Bu yönüyle, farklı farkındalıklar kazandıran bir eser niteliği taşır.

Diriliş kelimesi, adeta Sezai Karakoç’un ismiyle özdeşleşmiştir. Kitap, kronolojik bir tarih kitabı değil; İslam’ın bugünkü konumunu ve yeniden şahlanması için yapılması gerekenleri konu alır. Dilinin sade ve anlaşılır olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle kitabın başında yer alan tarihî analizler kimi zaman ağır gelse de, ilerleyen bölümlerde neredeyse her satırın altını çizmek isteyebilirsiniz.

Sonuç olarak bu kitap, sadece zihne değil; hayata, kalbe ve davranışlara taşınması gereken bilgiler sunuyor. Ancak şunu da açıkça belirtmek gerekir: Bu tür İslami düşünce kitaplarını okurken, kullanılan kavramları, cümleleri ve üslubu tam anlamıyla idrak edemeyen bir okuyucuda, kitap yalnızca kuru bir hamaset gibi kalabilir.

Ayrıca şu soruya da açıklık getirmek gerekir: “İslam’ın dirilişi nedir? İslam mı ölü ki dirilsin?”
Hayır. Kitapta İslam, Müslüman’ın kendisiyle eş anlamlı kullanılmıştır. İslam, ilk gününden bugüne diri ve canlıdır. Ancak Sezai Karakoç, özellikle son 300 yıldır üzerine ölü toprağı serpilmiş İslam toplumlarına bir diriliş manifestosu yazmıştır. Afrika, Asya ve Avrupa’daki İslam’ın mevcut durumunu değerlendirerek, bu dirilişin düşünce, inanç, sanat ve aksiyon alanlarında gerçekleştirilmesi gerektiğini anlatmıştır. İslam’ın, tüm insanlığa, tüm renklere ve kültürlere çağrısını yinelemiştir. Çareyi duyanlardan ve çareye uyanlardan olmak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir eserdir bu.

“Müslüman şuurlaş. Çileleş ve şuurlaş. Hz. Hüseyin’in sırf bir dünya günü görmek için şehit olmadığını bil ve şuurlaş.”

Böylesine güçlü ve kalıcı eserler bırakan Üstad Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Bir sonraki kitapta görüşmek dileğiyle.

İslam’ın Dirilişi

Sezai Karakoç

Diriliş Yayınları

Başa dön tuşu
Haber Bugün