Ali Celep’in Cevat Akkanat’ın Şiirleri Üzerine Yazdığı Yazılar Haber Edebiyat’ta Devam Ediyor…

ALİ CELEP
CEVAT AKKANAT’IN ŞİİRLERİ ÜZERİNE
(Bir Eleştirel Dipnot)
2
‘Kovgun’ çağının tanığı bir şiir. Çağın getirdiği olumsuzlara karşı tavır alan bir şiir. Bu tavır her türlü kötü senaryoya karşı bir yandan umudu da yedeğinde taşır. Hayatın taşıdığı ciddiyetin ve aşıladığı sorumluluk bilincinin farkındadır. Kişisel duyguların ve içtimai çelişkilerin iç içe yaşandığı politik bir karmaşada, duygusallıkla gerçekçilik arasında konum almaya çalışır. Tercihini ise daha çok gerçekçilikten yana yapar. Yıldızlardan mısralara yansıyan hayallere pek yüz vermez. Şüphesiz ve bilinçsiz itaati seçen yığınları acıyarak eleştirir. Teorik yaşama katında kalmakla yetinenlere tepki gösterir. Her türlü şeyleşmenin egemen olduğu bir dünyada, ideolojilere angaje edilmiş saf yürekleri farkındalık bilincine çağırır. Geçim derdi taşımaktan başka yükü olmayan saf kalabalıklara uyarılar yapar. Temelde ve genelde antikapitalist bir içerikle yüklü ‘Kovgun’ diyeceğim. Şiir, kapitalizmin doğal sonucu olan şeyleşme ve her şeyleşmeye muhalif bir söyleme sahiptir. Bu söylemin duygusal ufku da var öte yandan. Duygusallık, rasyonalizasyonun yadsındığı kesitlerde başını çıkarıyor ‘Kovgun’da. Bu kesitlerde şair, monologdan diyaloga geçişler yapıyor. Hayali bir ‘sen’ icat ederek onunla kontrasta giriyor. Diyalog ve etik temelli fakat daha çok duygu-yoğun zıtlaşma üzerinden çocukluğa, aşka, şiire, düşe, ölüme, doğaya ilmekler atarak çok yönlü soruşturmalar başlatıyor. İnsanın iç düzeniyle çağın rengi arasında diyalektik saptamalar yapıyor. Şiirde felsefe yapar gibi oluyor diyeceğim ama bu duygusal formun içinde felsefe ne kadar olanaklıysa. Bazen çocukluk dünyasından bugüne nostaljiler getirdiği de oluyor. Bazen de kime konuşursa onu her şeye eşitlediği oluyor. Akkanat’ın lirikleştiği anlar bu kesitlerde doğuyor. Belki şiirsel ‘discours’ en çok bu anlarda ortaya çıkıyor. Şiirin görme ve gözlem gücü fena görünmüyor. Sorun söylem gücünde görünüyor. Söylem gücünü şiir aleyhine azaltan sebepleri açıkça söyleyelim: ‘Kovgun’ şiirinde ‘kafa’ fazlasıyla ön planda. ‘Kafa’nın ön planda oluşu, söylem gücü yüksek bir şiirde gerekli olan duygu ve düşünce dengesinin kurulmasına engel oluyor. İyi şiirde duygu ve düşüncelerin dengeli bir aralıkta gelişimi dikkat çeker. Sözcük ekonomisi ve yeri gelince eksiltili dil sezginin gelişiminde önemlidir. ‘Kovgun’un ilk dönem verimi dikkate alınırsa bu kusurların kadı kızında daha çok olması beklenir. Yazıldığı dönemin şiiri hesaba katılırsa, bütün kusurlarına karşı savunulması bile gerekir. Sonuçta dönemin genç şairidir Akkanat. Ben de gençlerin diri, yeni ve cesur çıkışlarını bütün kusurlarıyla severim.
‘tanrıya inan ve itaat et / kapak ol gazetelerle dergilere / çağının posteri ol’ ‘çıplaklık betimlense / gene çıplaklık çıkmaz mı görüntüye’ ‘oynardık biz / çifte / telli oynardık / çoktuk biz / çocuktuk / dünya bizim, yer bizim, gök bizimdi / evler kurar evlenirdik / çocuklarımız olurdu bizim / çok / çocuktuk biz / öldürdüler bizi’ ‘adın çıkmaz sokaklara verilecek / çıkmaz sokaklar çağı adın’
‘Günde kaç kez ölüme gönderilen canlar çağı!’ ‘boş çağ’ ‘bu şey / leş / mişlik / ler / çağında’
‘bakma / umutsuz değilim’ ‘oysa bilinçli olmak / kendi başına önemli değil’ ‘üretici güçler / toplumsal durum / ve bunların çelişmeleri / iş bölümü / maddi ve zihni etkinlikler / tüketim / üretim / çalışma / çatışma / ya da hiçbiri / tembellik / kokuşmuşluk ve yoklaşma’ ‘alelacele yaşadığınız intiharlar / ellerinizde iplerle dolaşmışlığınız’ ‘kentlerin pazar alanları / şeyleşmişlik’ ‘al sana bir resim / bu resimde sen varsın / elma’sın / kendi elimle çizdim / mavi bir sonsuzluk / ve bu sonsuzluğun göbeğinde sonsuz / bir sen’