Yaşanmamışlık Psikolojisi | Aydın Uzkan Yazdı…

AYDIN UZKAN
YAŞANMAMIŞLIK PSİKOLOJİSİ
Tuhaflık çağından geçiyoruz. Ya geçip gitmiş her şeyi ya da zamanı gelmemiş gibi. Bazen kesten bazen kazara yaşamayı kaçırıyoruz. Ardından keşkeler peyda oluyor dilimize. Her kelime yaşanmamışlık kokusu saçıyor etrafa.
Herkeste bir geç kalmışlık ve yaşanamamışlık duygusu hâkim. Genellikle otuz yaş üzerinde görülen öyle bir haldir ki bu, geriye dönüp bakılınca, keşkelerle başlayan cümleler sızar dillerden. Pişmanlık etkisini hissettirdiği ölçüde acıtır. Yaşanmamış bir hayat, ölüme sebep olabilecek bir hastalıktır ‘’ der Gustav Jung.
Teorik olarak canlılar yaşadıkça ölür ama insanların çoğu, yaşanmamış bir hayat yüzünden ölüyor. Ölüm döşeğindeki insanlara hayatta en büyük beş pişmanlığınız nedir diye sormuşlar; en tepede çıkan cevap, ‘’keşke başkalarının benden istediği hayatı yaşamak yerine, kendi istediğim yolu seçseydim’’ olmuş.
Kendi hayatının yönetmeni değil, figüranı olmayı tercih etmek, yaşanmamışlığa giden yollardan bir tanesi. Gerçekle hayal arasında mekik dokuyan insanoğlunun, her zaman vardır elbette bu tür pişmanlık kostümlü yaşanmamışlıkları.
Her yaşanmamışlık. ‘’Şimdi olsam yapmazdım’’ demekle ‘’yapmasaydım şimdiki olmazdım’’ arasındaki köprüdür. Öyle griye çalan bir boşluktur ki o, tüm di’li geçmemiş acıların nehridir. Kaçırılmış fırsatlar ve yaşanmış olması muhtemel olayların düşünülmesiyle akar durur.
Kalp ile beynin ortak düğümdür yaşanmamışlık. İkisini de öyle yorar ki, bir iz bıraktığımızın resmidir her düğüm. Bu düğümlerde kimi zaman kıyıya vuran insanların hazin öyküleri saklıdır. Bazen de doğmamış olmakla eşdeğerdir yaşanmamışlık.
Yaşanmamışlık, hayatı sürekli erteleyenlerin elbet bir gün karşılaşacağı haldir. İnsanın içinde ukde olarak kalan, söyleyecek o kadar çok şey varken kelimelerin hiç olmadığı kadar sükût etmesidir. Kayıp çocukluğun, yitik gençliğin ve azalan ömrün bileşkesidir. ‘’Aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır‘’ der Dostoyevski.
Hayat, yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar üzerinden şekillenir. Elbette yaşadıklarımızla sınırlanmaz hayat. Yaşanmamış olan da hayatımızın parçasıdır. Yaşanmışlıklarda önemli olan, is değil iz bırakabilmek. Zira, iyi kötü yaşadık nihayet diyebildiğimiz kadarız.
Bazen de yaşanmamış olanlardan ve yaşam sofrasından aç kalkma ihtimalinden dolayı ölümden korkar insan. Nietzsche bu fikri etkileyici bir şekilde şu iki sözle ifade eder: ‘’Hayatınızı mükemmel hale getirin ve doğru zamanda ölün.‘’
Yaşanmışlıklar yaşlanmışlıklarla kol kola gezdiği ömrümüzde, hayat kalacak, yaşanmamışlıklar kalacak. Her şey geçecek ama hayat kalacak. Bizler geçip gidenlerden olacağız. Hayatta kalmak ve yaşamak arasındaki ayrımın farkına vardığımızda bitecek tüm sancılar.
Bir gün bir bakarsınız her şey geride kalmıştır. Güzel günlerin geleceğini umut ederek yüzüne bakmadığınız o sıradan günlerin, aslında en güzel günleriniz olduğunu ve çok geç kaldığınızı fark edersiniz.
Hayat size ne getirir bilemezsiniz ama sizden ne götüreceğini siz belirlersiniz. Yaşamak için bir neden bulun ve yaşamamışlıklara dair cümleler silinsin kalan ömürden.
Öleceğiz elbet bir gün. Yaşanmamışlıklar şahitlik edecek duran nabzımıza. Hep kalacak cebimizde yazılmamış şiirler, kursağımızda dizili kelimeler. Ne demişti şair; Hayat kısa kuşlar uçuyor …